Duygusal zekâ güçlendirme uyumlaması

Duygusal zekâ güçlendirmesi nedir?

Duygusal zekâ güçlendirmesi, uyumlamanın alınmasıyla birlikte, beynin duygusal zekâ ile ilgili ve duygusal zekâya etki eden bölümleri bir dizi güçlendirmeye ve aktivasyona tabi tutulur. Bu güçlendirme ile beyinde duygusal zekâya ait bölümlerin bütünüyle ve etkin olarak kullanılabilmesi ve tüm bağlantıların uyarılarak aktif edilmesi sağlanır. Enerji her aktif edildiginde bu bağlantılar kuvvetlendirilir. Tüm duygularını hissedip tanımaya başlayan kişi, duyguları üzerinde hakimiyet kurmaya başlar. Duygularına hakim olan kişi kendine güvenmeye ve duygularını hayatını zenginleştirecek biçimde düzenlemeye başlar.

Duygusal zekâ kavramının geliştirilmesindeki en önemli çalışmalardan biri psikolog Daniel Goleman tarafından gerçekleştirilmiştir. İnsanlarla olan iletişimimizi birebir etkileyen duygusal zekâ, aynı zamanda bireyin sahip olduğu potansiyeli açığa çıkartmasında da etkin bir rol oynuyor.
Yetkinlikler açısından duygusal zekâyı:

Motivasyon
Kendini tanımak ve farkındalık
Kendini yönetmek
Empati (kendini başkalarının yerine koyarak düşünebilme)
İletişim ve uyum gücü
Takım ruhu oluşturabilme olarak düşünülebiliriz.
Kısaca EQ; kişinin kendi duygularını tanıyan, kendine güvenen, iç motivasyonunu sağlayarak yenilikçi bir birey olmasını sağlamanın ötesinde; kişinin elde edeceği farkındalığı toplumsal boyuta da taşıyarak başkalarıyla olan çok yönlü ilişkilerinde liderlik özelliklerini kullanabilmesini sağlayan etkili bir faktör.

Dr. Daniel Goleman, “duygusal zekâyı kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi, ve yetisi” olarak tanımlıyor. Goleman’a göre beynin düşünen parçası, beynin duygusal parçasından ürüyor. Beynin düşünen ve duygusal parçaları genelde yaptığımız her şeyde birlikte çalışıyor ve gerek iş yaşamında gerekse özel yaşamda başarılı ve mutlu olmak, insanların duygusal zekâ becerilerine bağlıdır.

Sık sık enerjiniz düşüyor, zihinsel netliğiniz zayıflıyor, başkalarıyla olan ilişkilerinizde sorunlar yaşıyor musunuz?

Büyük bir olasılıkla hayatınızın herhangi bir alanında yolunda gitmeyen şeyler var.

Hayatımızda yolunda gitmeyen şeyler varsa kontrol edemediğimiz duygularımız var demektir. Biz duygularımızı yönetemiyorsak duygularımız bizi yönetir.

Duyguları yönetebilme becerisine duygusal zekâ diyebiliriz. Bir başka değişle; duygularımızı yönetebildiğimiz ölçüde duygusal zekâya sahip olduğumuzu söyleyebiliriz.

En çok, bilinmeyene karşı verdiğimiz tepkide ortaya çıkar duygusal zekâmız.

Bilinmeyen, bizde ya endişe yaratır ya da heyecan. Beklediğimiz şeye göre değişir hissettiklerimiz. Beklentimiz olumsuzsa, olumsuz düşüncelerin yaratacağı duygular da olumsuz olacaktır; olumluysa, duygularımız da olumlu olur. Ne var bunda, diyebilirsiniz. Buraya kadar pek bir şey yok aslında ama sonrası önemli…

Duygularımızın beklentilerimiz tarafından yaratıldığını unutuyor ve karşılaştığımız hoş olmayan şeylerin bizi üzdüğünü ya da hayal kırıklığına uğrattığını düşünüyoruz. Bu bakış açısı içine düştüğümüz duygusal çukurdan çıkmamızı engelliyor.

Yönetemediğimiz her duygu, bizi yönetir. Hayatımızda beklemediğimiz ve istemediğimiz çalkantılar yaratır. Bizi baş edemeyeceğimizi düşündüğümüz sorunlarla yüz yüze getirir. Bu süreç uzarsa bizi depresyona kadar götürür.

İçine sürüklendiğimiz duygunun ya kölesi oluyoruz, ya efendisi.

Duygusal zekâmızı geliştirmek için atacağımız ilk adım, duygularımızın sorumluluğuna sahip çıkmaktır. Bizi güçsüz kılan, duygularımızın başkaları ya da koşullar tarafından yaratıldığı düşüncesidir. Bu temelden yanlış bir düşüncedir.

Herhangi bir durumda üzülmeyi seçmiş olabiliriz. Bu durumda üzüntümüzü dolu dolu yaşarız. Bu, bizim hayatımızı allak bullak etmez; bir süre sonra karşımıza çıkan yeni durumlara uygun düşüncelere ve duygulara yerini bırakır.

Ama eğer üzüntümüzü kendimizin seçtiğini düşünmüyorsak, bizi üzen kişilere ya da koşullara olan öfkemiz dinmek bilmez. Kendimizi haksızlığa uğramış olarak algılamak üzüntümüzü sürekli besler; üzüntümüz de beslenen her şey gibi canlılığını devam ettirir.

“Neden ben? Bütün bunlar neden benim başıma geliyor?” soruları yanlış sorulardır. Bulacağımız cevap bizi sorumluluktan kurtarsa da gücümüzü elimizden alır, bizi çaresiz kılar. Çünkü bizden kaynaklanmayan nedenleri değiştiremeyiz. Kendimizi çaresiz hissettiğimiz her durumda duygusal zekâmızı kullanmadığımızı hatırlayalım.

Yorum yapın